

Siyasal
Türkiye'nin 1980'li yıllarında yeni bir popülist dönem baÅŸlamıştır. Özal'ın liderliÄŸinde girilen bu yeni tip popülist rotanın hareket noktası neoliberal ekonomi politikaları olmuÅŸtur. Dünyada hızla yükselmeye baÅŸlayan neoliberal ekonomi anlayışının Türkiye'de de yerleÅŸmesine hizmet eden bu yeni popülist dalga, dünyadaki örneklerine benzer biçimde geliÅŸim göstermiÅŸtir. 1980 öncesi dönemde dünya genelinde görülen Keynesyen refah politikalarının, toplumcu yönetim anlayışının ve özgürlükçü fikir hareketlerinin etkilerinin ardından '80'li yıllar, Türkiye'de ve dünyada bireyciliÄŸin, özelleÅŸtirmelerin ve küreselleÅŸmenin güç kazandığı bir dönem olmuÅŸtur.
1980'ler Türkiye'sinin Siyasal Durumu
12 Eylül 1980 Darbesi
1980'li yılların baÅŸlangıcı, 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle ÅŸekillendi. 1960 ve 1971 askeri müdahalelerinden sonra gerçekleÅŸen bu üçüncü askeri darbe, Türkiye'de demokrasinin askıya alınmasına ve siyasal yapının köklü bir ÅŸekilde yeniden yapılandırılmasına neden oldu. Genelkurmay BaÅŸkanı Kenan Evren öncülüÄŸünde gerçekleÅŸtirilen darbe, ülkedeki artan siyasi kutuplaÅŸma, terör olayları ve ekonomik istikrarsızlık gerekçesiyle meÅŸrulaÅŸtırıldı.
Darbe sonrasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi feshedildi, siyasi partiler kapatıldı ve parti liderleri tutuklandı. Yeni anayasa, 1982 yılında kabul edildi ve bu anayasayla birlikte CumhurbaÅŸkanına geniÅŸ yetkiler tanındı. 12 Eylül Darbesi'nin ardından oluÅŸturulan Milli Güvenlik Konseyi, ülkenin siyasi ve toplumsal hayatını derinden etkiledi. Bu dönemde, insan hakları ihlalleri, iÅŸkenceler ve ağır baskılar gündemdeydi.
ANAP ve Turgut Özal Dönemi
1983 yılına gelindiÄŸinde, darbenin ardından yapılan genel seçimlerle Türkiye'de yeniden sivil yönetime geçildi. Anavatan Partisi (ANAP) lideri Turgut Özal, seçimleri kazanarak baÅŸbakan oldu. Özal dönemi, Türkiye'nin ekonomik ve siyasi anlamda yeniden ÅŸekillendiÄŸi bir dönem olarak kabul edilir. Özal, serbest piyasa ekonomisine geçiÅŸ sürecini hızlandırdı, özelleÅŸtirme politikalarını uygulamaya koydu ve yabancı yatırımları teÅŸvik etti. Özal'ın liderliÄŸinde Türkiye, uluslararası alanda daha fazla tanınmaya ve Batı ile iliÅŸkilerini güçlendirmeye çalıştı. NATO üyeliÄŸi ve Avrupa Ekonomik TopluluÄŸu (AET) ile iliÅŸkiler bu dönemde önem kazandı. Ancak, Özal'ın politikaları toplumsal eÅŸitsizlikleri artırdığı ve bazı kesimler tarafından eleÅŸtirildiÄŸi de bir gerçektir.
Kürt Sorunu ve PKK'nın YükseliÅŸi
1980'li yıllar, Kürt sorununun Türkiye'nin siyasi gündeminde daha belirgin bir yer tutmaya baÅŸladığı bir dönemdir. 1984 yılında, Abdullah Öcalan liderliÄŸindeki PKK (Kürdistan İşçi Partisi) silahlı mücadeleye baÅŸladı. PKK'nın eylemleri, özellikle GüneydoÄŸu Anadolu Bölgesi'nde yoÄŸunlaÅŸarak, bölgedeki güvenlik sorunlarını artırdı ve devletin sert tedbirler almasına yol açtı. Bu süreçte, köy boÅŸaltmalar, zorunlu göçler ve güvenlik güçlerinin operasyonları gibi uygulamalar yaÅŸandı. Kürt sorunu, Türkiye'nin iç politikasında ve uluslararası alanda önemli bir mesele haline geldi.
1987 Referandumu ve Siyasi Yasakların Kalkması
1980 darbesi sonrasında uygulamaya konulan siyasi yasaklar, 1987 yılında yapılan referandumla kaldırıldı. Bu referandum, ülkede siyasi rekabetin yeniden canlanmasına ve eski politik liderlerin tekrar siyaset sahnesine dönmesine olanak tanıdı. Referandum sonucunda, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan ve Alparslan TürkeÅŸ gibi liderler yeniden aktif siyasete döndüler.


Sosyal
1980'li yıllar, Türkiye'nin toplumsal yapısında sosyolojik açıdan köklü dönüÅŸümlerin yaÅŸandığı bir dönemdir. 12 Eylül 1980 darbesi sonrası uygulanan neoliberal politikalar, toplumsal eÅŸitsizlikleri derinleÅŸtirirken, kentleÅŸme ve iç göç olguları yeni sosyal dinamikler yaratmıştır. Gecekondu bölgelerinin yaygınlaÅŸması, kentlerdeki altyapı yetersizlikleri ve sosyal adaletsizlikleri artırmıştır. Kadın hareketleri, cinsiyet eÅŸitliÄŸi mücadelesinde ilerleme kaydederken, gençlik hareketleri eÄŸitim ve kültürel alanlarda etkinlik göstermiÅŸtir. Kürt sorunu ve PKK'nın yükseliÅŸi, etnik ve bölgesel gerilimleri yoÄŸunlaÅŸtırmıştır. Bu dönemde yaÅŸanan olaylar, toplumsal yapının çeÅŸitli boyutlarını etkileyerek günümüz Türkiye'sinin bugününü oluÅŸturmada payı yüksektir.
1980'ler Türkiye'sinin Sosyal Durumu
KentleÅŸme ve Göç
1980'li yıllar, Türkiye'de hızlı kentleÅŸme ve iç göç hareketlerinin yoÄŸunlaÅŸtığı bir dönemdir. SanayileÅŸme ve ekonomik politikaların etkisiyle kırsal alanlardan büyük ÅŸehirlere yönelik göçler artmıştır. Bu süreçte, İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük ÅŸehirler hızla büyümüÅŸ, gecekondu bölgeleri yaygınlaÅŸmıştır. Bu göç hareketleri, sadece fiziksel bir yer deÄŸiÅŸtirme olarak kalmamış, aynı zamanda toplumsal yapıda önemli dönüÅŸümlere neden olmuÅŸtur. Göç eden nüfusun ÅŸehirlerde iÅŸ bulma, barınma ve sosyal uyum sorunları yaÅŸamış, bu durum sosyal gerilimleri artırmıştır. GecekondulaÅŸma, altyapı yetersizlikleri ve kentlerdeki hizmetlerin yetersizliÄŸi, bu dönemin önemli sosyal sorunları arasında yer almıştır. Aynı zamanda, kent kültürü ile kırsal kültürün bir araya gelmesi, yeni bir kültürel sentezin oluÅŸmasına zemin hazırlamıştır.
Kadın Hareketleri ve Feminist Dalga
1980'li yıllar, Türkiye'de kadın hareketlerinin ve feminist mücadelenin güçlendiÄŸi bir dönemdir. 12 Eylül Darbesi sonrasında oluÅŸan baskı ortamında bile, kadınlar hak mücadelesini sürdürmüÅŸ ve çeÅŸitli dernekler, vakıflar ve platformlar aracılığıyla örgütlenmiÅŸtir. Kadın hareketleri, cinsiyet eÅŸitliÄŸi, kadına yönelik ÅŸiddet, çalışma hayatında kadının yeri gibi konularda önemli adımlar atmışlardır. Bu dönemde, "Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı" gibi kuruluÅŸlar, kadınların ÅŸiddetten korunması ve desteklenmesi için önemli çalışmalar yapmıştır. Ayrıca, feminist yayınlar ve dergiler (örneÄŸin, "Feminist" dergisi) aracılığıyla kadın sorunlarına dikkat çekilmiÅŸ ve toplumsal bilinç oluÅŸturulmuÅŸtur.
Gençlik ve EÄŸitim
1980'li yıllar, Türkiye'de gençlik hareketlerinin yeniden canlandığı ve eÄŸitim sisteminin önemli deÄŸiÅŸimlere uÄŸradığı bir dönemdir. 12 Eylül Darbesi sonrasında üniversitelerde siyasi faaliyetler yasaklanmış, ancak bu durum gençlerin toplumsal sorunlara olan ilgisini ve örgütlenme çabalarını tamamen sona erdirmemiÅŸtir. Üniversitelerde öÄŸrenci dernekleri ve kulüpler, farklı sosyal ve kültürel faaliyetler aracılığıyla gençlerin bir araya gelmesini saÄŸlamıştır. EÄŸitimde ise, yeni müfredat deÄŸiÅŸiklikleri ve eÄŸitim politikaları uygulanmış, eÄŸitimin kalitesini artırmaya yönelik reformlar yapılmıştır. Ancak, eÄŸitimin ticarileÅŸmesi ve fırsat eÅŸitsizlikleri gibi sorunlar bu dönemde de varlığını sürdürmüÅŸtür.
Kültürel ve Sanatsal Hareketlilik
1980'li yıllar, Türkiye'de kültürel ve sanatsal hareketliliÄŸin arttığı bir dönemdir. Bu dönemde, müzik, sinema, edebiyat ve görsel sanatlar alanında önemli geliÅŸmeler yaÅŸanmıştır. Pop müziÄŸin yükseliÅŸi, arabesk müziÄŸin geniÅŸ kitlelere ulaÅŸması ve rock müziÄŸin popülerleÅŸmesi, 80'li yılların kültürel kimliÄŸinin önemli unsurları arasında yer alır. Sinema alanında, Yavuz Turgul, Sinan Çetin ve Atıf Yılmaz gibi yönetmenler, dönemin toplumsal sorunlarını ve bireysel hikayelerini ele alan filmler üretmiÅŸlerdir. Televizyonun yaygınlaÅŸması, halkın günlük yaÅŸamını ve sosyal iliÅŸkilerini etkilemiÅŸ, yeni bir medya kültürü oluÅŸmuÅŸtur.
Tüketim Kültürü ve Ekonomik DeÄŸiÅŸimler
1980'li yıllar, Türkiye'de tüketim kültürünün yaygınlaÅŸtığı ve ekonomik politikaların toplumsal yapıyı etkilediÄŸi bir dönemdir. Turgut Özal'ın baÅŸlattığı serbest piyasa ekonomisi politikaları, tüketim alışkanlıklarını deÄŸiÅŸtirmiÅŸ, yeni tüketim kalıpları ortaya çıkmıştır. Bu dönemde, alışveriÅŸ merkezleri, süpermarketler ve reklamcılık sektöründe yaÅŸanan geliÅŸmeler, tüketim kültürünün yerleÅŸmesinde önemli rol oynamıştır.


Kültürel
Dünyadaki kültürel geliÅŸimle paralel olan 80’ler Türkiye’si; iki farklı iktidar projesinin, iki farklı söz siyasetinin ve iki farklı kültür stratejisinin sahnesi oldu. Bu dönem bir yandan baskı ve yasak dönemi; diÄŸer yandan yasaklamak yerine dönüÅŸüme yol açmayı hedefleyen, yok etmek yerine içermeyi deneyen kuÅŸatıcı bir kültürel stratejiyi barındırıyordu. Bu yıllarda “yerellik” önem kazandı. Aynı zamanda kültürün özerkliÄŸini en fazla talep ettiÄŸi yıllardı 80’ler. Arabesk müziÄŸin yükseldiÄŸi dönem tam da bu yıllara tekabül eder. 80’lerin belirgin özelliklerinden biri de geçmiÅŸe duyulan ilginin artmasıydı.
1980'ler Türkiye'sinin Kültürel Durumu
1980'li yıllar, Türkiye'nin kültürel yaÅŸamında köklü deÄŸiÅŸimlerin yaÅŸandığı, toplumsal ve kültürel yapıların yeniden ÅŸekillendiÄŸi bir dönemdir. Bu yıllar, neoliberal politikaların etkisiyle kentleÅŸme, modernleÅŸme ve toplumsal dönüÅŸüm süreçlerinin hızlandığı, kültürel üretimlerin ise bu dönüÅŸümlerin birer yansıması olarak öne çıktığı bir zaman dilimidir. Neoliberal politikaların getirdiÄŸi ekonomik dönüÅŸümler, aynı zamanda toplumsal eÅŸitsizlikleri derinleÅŸtirerek kültürel alandaki tepkileri ve yaratıcı enerjiyi de tetiklemiÅŸtir.
Nurdan Gürbilek, Vitrinde YaÅŸamak adlı kitabında bu dönemden ÅŸöyle bahsediyor: “Cinsellik ilk kez bu kadar büyük bir ısrarla söze döküldü; cinsel eÄŸilimler sınıflandırıldı (EÅŸcinseller, Biseksüeller, Transeksüeller, Zıtcinseller), kuÅŸaklar ayrıştırıldı. Nihayet özel hayat denen alan ilk kez bir kamu meselesi olarak, kuÅŸatıcı ve kışkırtıcı bir söz düzeni içinde tarif edildi.”
Müzik
1980'ler, Türkiye'de müzik sahnesinin çeÅŸitlendiÄŸi ve toplumsal dönüÅŸümün güçlü bir ÅŸekilde hissedildiÄŸi yıllardır. Pop müzik, Ajda Pekkan ve Sezen Aksu gibi sanatçılar sayesinde geniÅŸ kitlelere ulaÅŸmıştır. Sezen Aksu'nun müziÄŸi, bireysel duyguları ve toplumsal deÄŸiÅŸimleri ustalıkla bir araya getirmiÅŸtir. Bu dönemde arabesk müzik de toplumun alt kesimlerinin sesi olarak yükselmiÅŸ; Orhan Gencebay, Müslüm Gürses ve İbrahim Tatlıses gibi sanatçılar, arabeskin duygusal ve sosyal mesajlarını geniÅŸ kitlelere ulaÅŸtırmıştır. Nurdan Gürbilek'in "Vitrinde YaÅŸamak" adlı eserinde belirttiÄŸi gibi, arabesk müzik, kent yoksullarının marjinalleÅŸmiÅŸ kimliklerinin ve içsel çeliÅŸkilerinin bir yansıması olarak 80’li yıllara damgasını vurmuÅŸtur.
Sinema
Türk sineması, 1980'lerde toplumsal ve bireysel hikayelere odaklanarak önemli eserler üretmiÅŸtir. Yavuz Turgul'un "Muhsin Bey" ve Atıf Yılmaz'ın "Selvi Boylum Al Yazmalım" gibi filmleri, darbe sonrası Türkiye'sinin toplumsal ve bireysel travmalarını yansıtır. Bu filmler, toplumsal deÄŸiÅŸimin bireyler üzerindeki etkilerini ve modernleÅŸme sürecinin getirdiÄŸi çeliÅŸkileri gözler önüne serer. Sinema, bu dönemde bir yandan nostaljik bir kaçış sunarken, diÄŸer yandan toplumsal eleÅŸtirinin bir aracı olmuÅŸtur.
Edebiyat
1980'li yıllarda Türk edebiyatı, postmodern anlatım teknikleri ve bireysel temaların öne çıktığı bir döneme girmiÅŸtir. Orhan Pamuk, "Beyaz Kale" (1985) gibi eserleriyle postmodernizmin ve DoÄŸu-Batı sentezinin önemli bir temsilcisi olmuÅŸtur. Latife Tekin'in "Sevgili Arsız Ölüm" (1983) adlı romanı, köyden kente göç ve toplumsal deÄŸiÅŸimi çarpıcı bir ÅŸekilde iÅŸler. Nurdan Gürbilek'in "Vitrinde YaÅŸamak"ta belirttiÄŸi gibi, edebiyat bu dönemde toplumsal altüst oluÅŸların ve marjinalleÅŸmiÅŸ kimliklerin ifadesi olmuÅŸtur.
Görsel Sanatlar
Görsel sanatlar, 1980'lerde toplumsal eleÅŸtirinin ve yenilikçi sanat anlayışlarının bir platformu olmuÅŸtur. Bedri Baykam, Erol AkyavaÅŸ ve Fikret Mualla gibi sanatçılar, eserlerinde toplumsal sorunları ve bireysel deneyimleri dile getirmiÅŸtir. Sanat galerileri ve bienaller, bu dönemde çaÄŸdaÅŸ sanatın geliÅŸmesine önemli katkılar saÄŸlamış ve sanatsal üretimlerin toplumsal tartışmalara katkı yapmasını saÄŸlamıştır.
